…
Kıyıya son çıkan Yaman oldu. Dev bir su yılanı çıkıp bacağına dolanarak onu nehrin içine çektiğinde ne o nede diğerleri tepki gösterebilmişlerdi.
Biran öylece şaşkınlıkla suya bakakalmaları onlara pahalıya mal olmuştu. Karşı kıyıdaki Yılanımsıların sayısı artmış ve onlara ok atmaya başlamışlardı. Devam etmek istemeseler de en azından açıklık alandan kurtulup az ilerilerindeki sık çalılıkların ardına geçmeleri gerekiyordu. Öyle de yaptılar.
“Suyun üstüne hala çıkmadı” dedi Muhtar
“Ne yapacağız şimdi? Ona yardıma gitmeliyiz.” dedi Aybar
“Hayır, burada bekleyeceğiz. Yaman ondan kurtulmayı başaracaktır. Buna eminim. Onu öldürmek için o büyük yılandan daha fazlası gerekir.” Son sözü Alptekin söylemişti.
Yaman suyun yüzeyinde ayağa kalktığı zaman Andalar rahatladılarsa da gördükleri de bir o kadar belki de daha fazla onları korkuttu. Büyük yılan Yaman’dan belki üç boy daha uzundu ve tüm bedenini sarmayı başarmıştı. Kolları ile hayvanın kafasının biraz daha altından tutuyordu. Yılan onu sıkmaya başladığında acıyla bağırmaya başladı. Hayvan Yaman’ı sıkarken bir yandan da ağzını açmaya başladı. Yavaş yavaş yaklaşıyordu. Kafasını bir lokmada yutacaktı. Tabii o kadar yaklaşabilseydi. O bir Hayalet Ayıyı elleri ile öldürmüştü. Ailesini ve arkadaşlarını öldüren o hayvanı acılar içinde gebertmişti. Karnının altından yukarı doğru bir öfke patlaması daha dalga dalga gelmeye başladı. Tıpkı Sur Dağında olduğu gibi, tıpkı Devlerle savaşırken olduğu gibi.
Hayvan artık onun ellerinden bir an önce kurtulabilmek için sıkıyordu. Birden Aksaçlı’nın köyden ayrılmadan önce boynuna taktığı kolyenin ucundaki deri kese parlamaya başladı. Yaman’ın boğazından bir kükreme çıktı. Bir ayının kükremesi. Bir Hayalet Ayının kükremesi. Yılanı sıkan elleri değişmiş pençe haline gelmişti ve uzun tırnakları yılanın bedeninden içeri girmişlerdi. Yaman sıkmaya devam etti. Öyle ki yılanın kanı her yanına geldi. Hayvan son bir hamle yapıp kurtulmaya çalıştıysa da olmadı. Kafasını bedeninden ayırıp suya attı. Öfkesi hala dinmemişti. Şahmaranın ininin her köşesinden duyulacak bir kükreme ile yeri göğü inletti. Sudan dışarı çıktığında sadece ellerinin değil ayaklarında da pençeler çıktığını gördü. Üstüne giydiği kürkünü ne kadar çıkarmak istese de yapamıyordu. Kürk bedenine yapışıyor ve onu değiştiriyordu. Yaman Hayalet Ayıya dönüşüyordu. Hem de Anda’larının gözleri önünde.
Değişim tamamlanır tamamlanmaz Hayalet Ayı Şahmaran’ın evine doğru koşmaya başladı. Doğuştan gelen yeteneği ile bir anda görünmez oldu. Andalar da onu göremeseler de takip etmeye başladılar. Aybar da değişmiş koşmaya başlamıştı. Önlerindeki dev ayı sanki onlar için yolu açıyordu. Kurt da önlerinden gittiği için Alptekin ve Muhtar’a yapılacak fazla bir iş kalmamıştı. Geldiklerinde kapının parçalanmış olduğunu gördüler. İçerden ölen Yılanımsıların çığlıkları geliyordu.
“Koş Andam, o ikisi bize tek bir yılan dölü bırakmayacak yoksa” dedi Alptekin. Kara Dağ Kurdu az ilerde Hayalet Ayının gazabından kurtulduğu için sevinen bir Yılanımsıyı boğuyordu. İşi bitince diğerlerinin yanına gelip dönüştü. “Bu taraftan” diyerek ilerideki kapıyı gösteren kız koşarken yayına sadağından aldığı bir oku yerleştirdi. Yaman’a yaklaşıyorlardı, zira gelen çığlıkların sesi yükselmeye başlamıştı. İlerde bir kıpırtı hisseden Aybar okunu o yöne gönderdi. Sonra Muhtar mızrağını fırlatarak bir Yılanımsıyı gebertti. “Silahlarınız ile uzaktan öldürmenizden bıktım artık. Bana hiç bırakmıyorsunuz” diyen Alptekin Dulbırakanı iki eli ile tutup kafasının üstüne kaldırıp fırlattı. Havada büyük bir kavis çizerek giden pala ilerde duran iki Yılanımsıyı deşerek duvara saplandı.
“Biz en azından tek tek öldürüyoruz ağam” dedi gülerek Muhtar.
…